DEYİMLERİN DİLBİLGİSEL YAPILARI VE YAPI ÇÖZÜMLENİŞLERİ
[177. S.]
Deyim (Osm. ta'bir; Alm. Ausdruck, Redensart; Fr. locution, idiom; İng. locution, formula, idiom) dilbilgisi terimleri sözlüklerinde gerçek anlamından ayrı bir anlam bulunması'1, 'kalıplaşmış kelime öbeği olması'2, 'deyimi oluşturan sözcüklerin yerinin değişmemesi'3, bazı sözcüklerin değişmemesine rağmen bazılarının değişip çekimlenebilmesi'4, 'çekici bir anlatım özelliği taşıması'5, 'tümce biçiminde de kurulabilmesi'6 özellikleri öne çıkarılarak incelenmekte ve bu özelliklerle tanımlanmaktadır.
Bu tanım doğrultusunda deyim teriminin anlam alanını zihinlerde netleştirebilmek için şu örnekler verilmektedir:
N. Koç'un Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü'nde şu örnekler verilmektedir: "acı çekmek, gönlü çekmek, baba adam, bir içim su.
1 Eylem öbeğinden: adam etmek, adı kalmak, başını dinlemek, başvurmak.
Ad öbeğinden: baş köşe, ağzı bozuk, açık oturum, ağzı dili yok, demir leblebi, eli açık, gönlü tok, sivri akıllı, baba ocağı, Allah'ın günü, dağ başı, anasının gözü, başına buyruk, devede kulak.
İlgeç öbeğinden: Allah için, dişine göre, arı kovanı gibi, dünya gözüyle.
:::
1 (AT: 1989; VH: 1972; NK: 1992) : (AT: 1989; VH: 1972; NK: 1992)
2 (NK: 1992)
4 (VH: 1972)
5 (AT: 1989)
6 (NK: 1992)
:::
[178. S.]
- Tümce biçiminde: "İşin içinde iş var.", "Sağlam ayakkabı değil.", "İğne atsan yere düşmez"7
A. Topaloğlu'nun Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü'nde şu örnekler verilmektedir: "abayı yakmak, damarına basmak, kılı kırk yarmak, çantada keklik, iki arada bir derede, yere bakan yürek yakan, ateş pahasına, ye kürküm ye, ağzından yel alsın, kulakları çınlasın, ne günlere kaldık, laf aramızda."8
V. Hatiboğlu'un Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü'nde şu örnekler verilmektedir: "göze girmek, gözden düşmek, kulağı delik, eli açık, tepesi atmak, gönül almak, göze gelmek, dile düşmek, küplere binmek, balık kavağa çıktığı zaman, elden düşme."9
Deyim terimi, deyim sözlüklerinden Türkçe Deyimler Sözlüğü'nde, "Çoğu öz anlamından az çok ayrı bir düşünce ve anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan söz topluluğuna deyim denir." şeklinde tanımlandıktan sonra deyimlerin atasözleri ve halk fıkraları olmak üzere başlıca iki kaynağı olduğu vurgulanmaktadır. 'Deyimlerin Özellikleri1 başlığı altında da 'sözcük öbeği biçimindeki deyimler' ile 'cümle halindeki deyimler' 'biçim özellikleri' olarak; 'kalıplaşmış sözden çıkan ortak anlamı, sözcüklerin gerçek anlamı dışında olan deyimler' ile 'kalıplaşmış sözden çıkan ortak anlamı, sözcüklerin gerçek anlamlan dışında olmayan deyimler' de 'kavram özellikleri' olarak gösterilmektedir.10 Yine deyim sözlüklerinden Deyimler Sözlüğü'nde deyim sözcüğünün terim olarak anlam alanının esnekliğine dikkat çekerek deyimlerin çeşitlerini:
Mecaz yoluyla kalıplaşmış sözcük öbekleri veya tümceler: abayı yakmak', 'ağzı bozuk', 'alacağına şahin, vereceğine karga' vd.,
İki yargılı ve uyaklı: 'akşam kavil, sabah savul', 'Allahtan sıska, ne yapsın muska' 'Amasya'nın bardağı, biri olmazsa biri daha’ vd.,
:::
7 KOÇ, Nurettin (NK: 1992), Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, İnkilâp Kitabevi, İstanbul 1992, s. 77 - 78.
8 TOPALOĞLU, Ahmet (AT: 1989), Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1989, s. 55.
9 HATİBOĞLU, Vecihe (VH: 1972), Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınlan, Ankara 1972, s. 32.
- Arif Hikmet Par, Türkçe Deyimler Sözlüğü, Serhat Dağıtım Yayınevi, İstanbul 1981, s. 7-11. [179. S.]
:::
Öykücük ya da konuşma biçimli: '—Adın ne? —Mülayim Ağa. — Sert olsan ne halt edersin?', —Akıllımız kim? —Öndeki zincirli.', 'Baba bir hırsız tuttum. —Getir. —Gelmiyor. —Bırak. —O beni bırakmıyor.' vd.,
Öyküye ya da olaya dayalı: 'Ahfeş'in keçisi gibi başını sallamak', Al aptestini ver papucumu', 'altından Çapanoğlu çıkmak' vd.,
Adet, inanış ve gelenek bildiren: 'ağzından yel alsın', 'ahret kardeşi olmak', 'başına devlet kuşu konmak' vd.,
Kavram belirten kalıplaşmış söz topluluğu: 'adet yerini bulsun diye', 'Ağzını hayra aç.', 'Alan razı, satan razı.' vd.,
Dilbilgisi kurallarıyla kurulmamış özel biçimli: 'aç acına','aklı sıra', 'alt alta' vd.,
Eksiltilmiş anlatım biçimli: 'akşama sabaha (ya akşama ya sabaha)', ' Allah bana ben de sana (Allah bana versin, ben de sana vereyim)', 'aman zaman (... demeye fırsat vermeyerek)' vd.,
İkileme: 'abuk sabuk', abur cubur', açık saçık' vd.,
Yardımcı eylemle kurulu: 'abayı yakmak', adaylyık koymak', 'ağız yapmak' vd.,
on gruba ayırdıktan sonra deyimlerin sınırını deyimlerle karıştırılan bileşik sözcükler, süslü sözler, bayağı sözler, terimler ile dua, dilek ve ilençler ile tek tek karşılaştırma yoluyla ele alarak çizmeye çalışmaktadır.11
Doğan Aksan'ın Her Yönüyle Dil Anaçizgileriyle Dilbilim adlı yapıtında deyimler "Belli bir kavramı, belli bir duygu ya da durumu dile getirmek için birden çok sözcüğün yan anlamında kullanılmasıyla oluşan sözdür." şeklinde tanımlanarak çok öğeli deyimler için "dudak bükmek, ipe un sermek, durmuş oturmuş, ağızdan baklayı çıkarmak, Sultanahmette dilenip Ayasofyada sadaka vermek, gayret dayıya düştü..." ve tek öğeli deyimler için de "akşamcı, kaşarlanmış, sudan, gözde, gedikli" örnekleri verilmektedir.12
Deyimler üzerine en kapsamlı çalışmayı yapan Leyla Subaşı Uzun "Deyimleşme ve Türkçede Deyimleşme Dereceleri" adlı yazısında
:::
Ömer Asım Aksoy, Deyimler Sözlüğü, TDK Yayınlan, Ankara 1984, s. 403 - 425.
Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Anaçizgileriyle Dilbilim, TDK Yayınları, Ankara, 1995, s. 359
:::
[180. S.]
"deyimbilim" alanı içinde değerlendirdiği deyimleri, birden çok göstergenin bir arada kullanıldığı yapı olarak betimlemektedir. Yine aynı yazıda 'Deyim yapısı ve deyimleşme' başlığı ile deyimlerin 'deyim terimi altında toplanan yapılarda bir bütün ve bir bütüne ait anlamın varlığı' ve 'deyim anlamı (idiomatic meaning)'nı oluşturmak üzere yan yana gelen göstergelerin kendi anlamlarından sıyrılarak anlambilim açısından tek bir gösterge niteliğine sahip olması' nitelikleriyle öne çıkarılan deyimleşme olgusunu anlambilimsel etkileşim düzleminin sonucu olarak gösterip dilin yaratıcılık özelliğinin ve şiirsel işlevinin inceliklerinin sergilendiği alanı kapsadığı belirtilmektedir.
Bu en temel özellikleri ile tanımlanan deyim, oluşumu itibariyle 'bir kavramın adlandırılmasında benzerlik ilişkisine dayanılarak bir başka kavramdan yararlanma olarak tanımlanan ve gavura kızıp oruç yemek, eşeğe gücü yetmeyip semerini döğmek, fare deliğine sığmamış bir de kuyruğuna kabak bağlamtş örnekleriyle verilen deyim aktarması (Metaphor)', 'anlamların bitişikliği (contiguity of senses) ile açıklanan ve gözleri parlamak, elini kana bulamak, evde kalmak örnekleriyle verilen ad aktarması (metonomy)', 'anlam aktarımı olaylarından biri olan ve deyimleşme olgusunun nedenlerinden biri olarak tanımlanan ve tereyağından kıl çeker gibi, iğne ipliğe dönmek, eşekten düşmüş karpuza dönmek örnekleriyle verilen benzetme (Simile)' ve 'deyim anlamının aktarılmasında kullanılan araç öğesinin geçmişte gerçekleşmiş bir olay, durum ya da yaşantıya gönderimde bulunma diye tanımlanan ve yumurtaya kulp takmak, Anlaşıldı Vehbi'nin kerrakesi, abayı yakmak örnekleriyle verilen alüzyon (Allusion) olmak üzere dört grupta değerlendirilmektedir.
Türkçedeki deyimlerin 'birinci dereceden deyimler', ikinci dereceden deyimler' ve üçüncü dereceden deyimler' olmak üzere deyimleşme dereceleri açısından üçe ayrıldığı yazıda 'Deyim olmayan yapılar' başlığı altında deyimbilimin en büyük sorununun deyim sınırının çizilmesi olduğu belirtilmektedir.13
Halk Edebiyatına Giriş'te ise "Deyimler (tâbirler), asıl anlamlarından uzaklaşarak yeni kavramlar meydana getiren kalıplaşmış sözlerdir; bu sözler duygu ve düşüncelerimizi, başka bir
:::
13 UZUN, Leyla Subaşı, "Deyimleşme ve Türkçede Deyimleşme Dereceleri", Dilbilim Araştırmaları, Hitit Yayınevi, 1991, s. 29-39.
:::
[181. S.]
söyleyişle, dikkati çekecek bir ifade ile, komprime halinde anlatan isim, sıfat, zarf, basit fiil ve birleşik fiil görünüşlü ... gramer şekilleridir." şeklinde tanımlanarak deyimlerin kalıplaşmış olarak cümle içindeki görevlerine dikkat çekmektedir. Bazı mecaz, teşbih, istiare, kinaye, tariz ve îyhamlarda renk, ışık ve espri unsuru olan eskilerin 'ıstılah' da dedikleri deyimler için Ebüzziya Tevfik'in Şinasi'nin Durûb-ı Emsâl-i Ostnâniyye'sine yazdığı mülahazada zikrettiği "Tabir ıtlak eylediğimiz akval ise bir hâli musavvirdir. Anda meselin hâiz olduğu hüküm yoktur." sözüne ilaveten "Atasözü kuvvetinde, fakat onun gibi bir hüküm bildirmeyen ve ancak bir hâli tasvir eden söz." görüşüne Sadettin Nüzhet ve Mehmet Ferid'in de iştirak ederek deyimi 'Terkib-i nakıs' olarak vasıflandırdıklarını zikreder.14
İnsan duygu, düşünce ve muhtelif konulardaki yargılarını düzanlam ile ifade etmek yerine estetik kaygılar sonucu daha çok dilsel göstergelere dayandırarak yan anlamlar ve çağrışımsal anlamlarla aktarmayı yeğlemektedir.
Bu estetik kaygılar, beraberinde, deyimleri üreten toplumun dünyaya bakışı, kültürel özellikleri, öncelikli değerleri ve hassasiyetleri gibi özelliklerini gösteren en önemli folklorik malzeme olma özelliği taşır.
Sözün muhatabını yaratıcı ifade tarzları kullanarak incitmemek ve çeşitli alanlarda da yaratıcı davranarak kişisel tatmin aracı olarak da kullanılmaktadır. Bu yönüyle toplumu oluşturan bireylerin toplumsal özelliklerden kaynaklanan psikolojik özelliklerini de yansıtan en önemli araçlardan biridir.
Toplumun çeşitli alanlardaki tecrübeleri, kültür ve hassasiyetleri deyim yapısıyla dile yansımaktadır. Örneğin: "Her kârın bir zararı vardır." deyimi Türk toplumunun uzun ve istikrarsız bir ticaret hayatının şifresel anlatımı olarak ortaya çıkmış olmalı; ama, bir alanla ilgili geniş bir düşüncenin şifresel anlatım biçiminin yapısı olarak dile girdikten sonra aktardığı anlam, ticaret dışı kazanırdan ve kayıpları da kapsayacak derecede genişletilmiş olarak kullanılmaktadır. Yine, "Her ne verirsen elinle, o gelir seninle." deyimi de inançları gereği öteki dünyaya inanan ve İslâm dolayısıyla yardımlaşma duygusu gelişmiş
:::
14 ELÇİN, Şükrü, Halk Edebiyatına Giriş, Kültür Bakanlığı Yayınları, Emel Matbaacılık, Ankara 1981, s. 706-723.
:::
[182. S.]
bir toplumun fakir insanlara davranış şekillerinin inanç doğrultusunda şekillenmesi isteğini gösteren bir dilsel anlatım biçimi olan yapıdır.
İnsanoğlunun en önemli keşiflerinin başında hiç şüphe yok; ki, nesne ve kavramları adına kelime dediğimiz göstergelerle göstermek; -yani, konuşma dilini keşfetmiş olması- gelmektedir, İlk farkına varılan soyut anlamlar ve görülen nesneler, boğumlanmış seslere anlamsal bağıntı yoluyla nedensiz bir şekilde bağlanarak adlandırılmıştır.
Nedensiz olarak yapılmış anlam taşıyıcı bu göstergelerle ilişkili ve belki bu göstergelere küçük anlam farkları katan yeni yeni adlandırma da dilsel süreklilik sonucu devam etmektedir. Devam eden bu yeni ve nedenli adlandırmanın dilbilgisel karşılığı türetmeye dayalı türemiş kelime ve birleştirmeye dayalı birleşik kelime olarak sınıflandırılmaktadır.
Deyimler de bu ikinci adlandırmanın önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Örneğin küplere binmek deyimi, nedensiz olarak adlandırılmış kızmak fiilinin davranışlara yansımış ve adlandırılması gereken ondan biraz farklı şeklinin adıdır; yani, ikincil adlandırmadır.
Adlandırma olarak sözlükbirim olan kelime şeklindeki adlandırmalardan da bazı farklarla ayrılmaktadır. Deyimler kavram adlandırması basamağının üçüncü sırasında yer alır. Nesne adlandırması değildir. Daha çok yukarıda belirtmeye çalıştığımız özellikleri ile felsefî alanı ilgilendiren düz anlam olarak cümle veya cümlelerle aktarılabilecek anlamların şifreleri gibidir.
Deyimler, temelde insanoğlunun sürekli devam eden adlandırma ihtiyacını karşılayan biçimbirimler olmasına rağmen küçük anlamları gösteren sözlükbirim olan birleşik kelimelerden cümlesel anlamları karşılayan yapılar olmasıyla sözbirim olarak ayrılır.15 Bu açıdan deyimlere kavram adlandırması yerine bütün olarak düşünce adlandırması demek daha doğru olacaktır.
Deyimlerin hemen her disiplin alanını ilgilendiren geniş tabanlı bir konu olduğu kesindir. Ait olduğu toplumun toplumsal
:::
- Birleşik kelime ile deyimlerin ayırımı ile ilgili olarak bkz. ÖZKAN, Mustafa, "Yapılış, Yazılış ve Kullanılışları Bakımından Birleşik Kelimeler", İlmî Araştırmalar, S.:2, İstanbul 1996, s. 97.
:::
[183. S.]
özelliklerini gösteriyor olması toplumbilimcileri, geniş tabanlı düşüncelerin şifresel aktarımı olması da felsefecileri ilgilendirmektedir.
Bir dil çalışması olarak bu yazı, deyimin anlamsal sınırının çizilip çizilemeyeceğinden ziyade, deyimlerin hangi dilbilgisel yapılar ile oluşturulduğu ve cümle çözümlemesinde bu tür yapıların nasıl çözümleneceği konularına açıklık getirmeyi amaçlamaktadır. Değişik bir ifadeyle bu yazıda deyimlerin anlambilimsel yanlan üzerinde durmaktan ziyade sözdizimsel özellikleri ön plâna çıkarılacaktır.
Deyimlerin Yapısal Özellikleri
Deyimler dil birlikleri oluşturmakta kullanılan her türlü yapıya uygun s özb ir imlerden değildir. Deyim sözlüklerinden fişleyerek incelemeye tabi tuttuğumuz deyimlerin çoğunluğunun -neredeyse yarıya yakınının- isim-fiil öbeğinden yapılmış olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra, belirtme öbeği, eksiz isim tamlaması, ilgi öbeği, özel isim öbeği, sayı öbeği ve zarf öbeği kalıplarında yapılmış hiçbir deyime rastlanmamıştır.
Bu durum, deyimleşmenin dilbilgisel yapıyla önemli bir bağının olduğunu göbtermektedir. En önemli deyimleşme yapıları başta isim-fiil öbeği olmak üzere fiil ve fiilimsi öbekleri gibi yargı bildiren kelime öbekleridir. Tekrar öbeği, isim tamlaması ve kısaltma grupları da deyimleşmee müsait olan kelime öbeklerindendir.
Deyimler üzerine yazılmış yazılarda deyim için genellikle kalıplaşmış söz öbekleri tabiri öne çıkarılmasına rağmen Doğan Aksan akşamcı, kaşarlanmış, sudan, gözde, gedikli gibi tek kelimelik biçimbirimleri de deyim olarak listelemektedir.16
Deyimler cümlede kullanılabilecek geniş anlam tabanlı dil birlikleri olduğu için daha çok kelime öbeği yapısıyla oluşturulmaktadır.
Deyim oluşturabilen kelime öbekleri şöyledir.
Ayrılma Öbeğinden Deyim
Ayrılma durumu eki almış bir isim ile yalın bir ismin birbirine bağlandığı kelime öbeğidir. Derin yapıdaki bir düşünceyi yüzeysel
:::
- AKSAN, a.g.e., s. 360.
:::
[184. S.]
yapıya kısaltarak aktarmaya yarayan ve cümle çözümlemesinde bir bütün olarak ele alınması gereken deyim yapısıdır. Şu örnekleri verebiliriz: ateşten gömlek, baştan aşağı / ayağa, birinden biri, kafadan kontak.
Arapça Sıfat Tamlamasından Deyim
Arapça sıfat tamlaması şeklinde söz birliklerine de deyim sözlükleri yer vermiştir. Arapça sıfat tamlaması şeklinde tespit edebildiğimiz tek örnek affı ilahi'd\r. Bu ve buna benzer yapıdaki örnekler Türkçe cümle yapısı içinde bir bütün olarak çözümlenmelidir.
İsim Tamlamasından Deyim
Deyim oluşturmaya müsait bir yapı olan isim tamlamasıyla oluşturulmuş pek çok deyim görülmektedir. Bu yapıdaki deyimler cümle çözümlemesinde bir bütün olarak ele alınmalıdır. Eksiz isim tamlaması şeklinde deyime rastlanmamıştır. Bu yapıdaki kelime öbeklerini kendi içinde belirtili ve belirtisiz olmak üzere ikiye ayırarak gösterebiliriz:
Belirtili isim tamlaması kalıbında: acın karadayısı, Allah'ın günü, alnının kara yazısı, altın babası, alın yazısı, ananın örekesi, anasının gözü, babasının oğlu, canımın içi, ayın son çarşambası, dağların şenliği, Demokles'in kılıcı, dış kapının dış mandalı, dızdığının dızdığı, şeytanın art ayağı, şunun şurasında, her aşın kaşığı, kenarın dilberi, kırk yılın başı, madalyanın öteki / ters yüzü, malın gözü, paranın üstü, sabahın köründe, Tanrı'nın günü, tavşanın suyunun suyu, uzun lafın kısası, yağma Hasan'in böreği gibi. Belirtisiz isim tamlaması kalıbında: acem aslanı, açık hava oteli, açık kapı siyaseti, açıklar livası, açılış töreni, ada yavrusu, adak aşı, adalet kapısı, adam azmanı, adam başına, adam boyu, adet üzerine, adım başı(na/da), aş damı, aşağılık duygusu, ahret adamı, ahret kardeşi, akşam üstü/üzeri, akıl defteri, Ali Cengiz oyunu, Allah adamı, Allah aşkına, Allah taksimi, baba ocağı, baş belası, baklava dilimi, balık etinde, barut fıçısı, bektaşi sırrı, belalar mübareki, benlik davası, bir dikiş payı, bir gömlek aşağı, bit yeniği, boş gezenin boş kalfası, bostan korkuluğu, boy aptesti, boynumun borcu, boğaz derdi, boğaz kavgası, burnunun dibinde, bıçak sırtı, can acısı, can damarı, can
[185. S.]
düşmanı, çarşamba karısı, cehennem azabı, cehennemin dibi, çehre züğürdü, cennet öküzü, cep harçlığı, çiçeği burnunda, cicim ayı, çilingir sofrası, çingene çergesi, ciğerimin köşesi, çömlek hesabı, çöplük horozu, çözüm yolu, cümle kapısı, çıban başı, dağ ayısı, dağ başı, deli saçması, demir üzerinde, dengi dengine, dert ortağı, dev anası, deve kini, devlet düşkünü, ekmek düşmanı, el kiri, Eyüp sabrı, eyyam ağası, eyyam efendisi, eyyam reisi, fener alayı, fesat kumkuması, fi tarihinde, şamar oğlanı, fukara babası, fırsat düşkünü, gavur inadı, gönül eğlencesi, güneş tutulması, hava parası, ikindi üstü, ilk göz ağrısı, imam suyu, iman tahtası, insan evladı, insan hali, insan sarrafı, kabir suali, kafa dengi, kaşla göz arasında, kaşık düşmanı, kahve döğücüsünün hınk deyicisi, kaldırım mühendisi, kan kardeşi, kan revan içinde, kanı pahasına, kapı yoldaşı, kara gün dostu, karga derneği, karnı burnunda, katır inadı, keçi inadı, kellesi koltuğunda, kendi başına, kendi halinde, kendi payıma, kişi oğlu, kilit noktası, kocakarı ilacı, kocakarı soğuğu, koltuk meyhanesi, komşu kapısı, köprü başı, kör dövüşü, kuş uykusu, kül kedisi, kulak dolgunluğu, kuyruk acısı, laf ebesi, laf kahyası, laf kavafı, lakırdı kahyası, lakırdı kavafı, mahalle karısı, mahallebi çocuğu, mahşer midillisi, mal canlısı, meşe odunu, meydan dayağı, mezar kaçkını, miskinler tekkesi, namus belası, noktası noktasına, o yolun yolcusu, öksüzler babası, ölü fiyatına, ölüm döşeğinde, ölünün körü, ömrümün varı, orta halli, orta malı, oy birliği,' oğul balı, para babası, parmak hesabı, perde arkasında, piç kurusu, pir aşkına, post kavgası, püf noktası, rahat döşeği, sabır taşı, sağdıç emeği, sokak süpürgesi, söz ebesi, söz kahyası, söz konusu, süt kuzusu, suyun başı, suyunun suyu, sıcağı sıcağına, sır kâtibi, sır küpü, sırt üstü, tanrı misafiri, tatlı su frengi, tavşan uykusu, tekne kazıntısı, temel taşı, tepesi üstü, tilki uykusu, tok karnına, topun ağzında, tüy kabası, yahudi pazarlığı, yağ tulumu, yedi denizin attığı, yem borusu, yer cücesi, yok pahasına, yol eri, yumruk hakkı, yürekler acısı, yüz görümlüğü, yüz karası, yılan hikayesi, zemheri zurafası, züğürt tesellisi, ışığı altında gibi.
Bağlama Edatı Öbeğinden Deyim
Bağlama edatları ile oluşturulmuş söz öbeklerine de deyim sözlükleri yer vermiştir. Bunlar da cümle içinde bir bütün olarak cümlenin tek unsuru şeklinde çözümlenmelidir. Bu deyim yapısı için
[186. S.]
aç ve çıplak, evvel ve âhir, Edi ile Büdü, ya deve ya deveci, ya herro ya merro, durup dinlenmeden örneklerini verebiliriz.
Çekim Edatı Öbeğinden Deyim
Daha çok üst dilin sanatlı söyleyişinden genel dile deyim olarak yansımış söz birlikleridir. Cümle içinde bir bütün olarak ele alınacak kelime öbeklerindendir. Şu örnekler tespit edilmiştir: A'dan Z'ye kadar, abanoz gibi, aç kurt gibi, açık alınla, adam gibi, adamına göre, afet gibi, akşama doğru, Allah için, alnının akıyla, avuç içi kadar, ayının tozuyla, ağu gibi, ağzına layık, babanın canı için, bacak kadar, başın için, bal gibi, baston yutmuş gibi, çakı gibi, can havliyle, çöpten çelebi, çuval gibi, damdan düşer gibi, deli kızın çeyizi gibi, deve kuşu gibi, dişine göre, dosta düşmana karşı, dünya gözüyle, duvar gibi, düğün aşı savulduktan sonra, el çabukluğu ile, el kadar, el yordamıyla, ele güne karşı, eline eteğine doğru, fitil gibi, gönlüne göre, gönül hoşluğu ile, göz açıp kapayıncaya kadar, güç hal ile, gümrükten mal kaçırır gibi, gündüz gözüyle, günlerden bir gün, hatır için, iki rahmetten biri, ileriden beri, imanına kadar, it sürüsü kadar, iğneden ipliğe kadar, kalbine göre, karınca duası gibi, kazık kadar, kazık yutmuş gibi, kedi ciğere bakar gibi, kelle götürür gibi, keyfi oluncaya kadar, koltuk değnegiyle, kör değneğini beller gibi, koyun kaval dinler gibi, kıtlıktan çıkmış gibi, kıyamet gibi, mal bulmuş mağribi gibi, nerede ise, öteden beri, parmak kadar, peşi sıra, sabaha doğru, sapına kadar, sudan bahane, sudan cevap, süt dökmüş kedi gibi, sırasına göre, tavşan boku gibi, terbiyeli maymun gibi, tere yağından kıl çeker gibi, turp gibi, varıncaya kadar, yangından mal kaçırır gibi, yanı sıra, yedisinden yetimişine kadar, yerden göğe kadar, yumruk kadar, yüzüne karşı, zerre kadar.
Fiil Öbeğinden Deyim
Fiil öbeği şeklindeki deyimler sözlüklerde daha çok '-mAk / -mEk'li şekillerde verildiği için isim-fiil öbeği imiş gibi görünmektedir; ama bunlar genellikle bir fiil anlamı veren bir çekimli veya çekimsiz bir isim ile yardımcı fiil gibi kullanılan bir asıl fiilin anlamca kalıplaşması yoluyla oluşmuş yapılardır ve cümle çözümlemesinde bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bu yapıya şu örnekleri verebiliriz: acele etmek, açık etmek, açığa alınmak, açığa çıkarmak, açığa çıkarılmak, açığa vermek, açığa vurmak, ad almak,
[187. S.]
adam etmek, adam olma(ma)k, adapte etmek, adet edinmek, adet görmek, adı çıkmak, adı okunmak, afi atmak, afiş olmak, afişe etmek, afişe olmak, afiyet bulmak, aş yermek, aşka düşmek, aşık atmak, aforoz etmek, ah almak, aklı kesmek, ağaç olmak, ağır almak, ağır basmak, ağırdan almak, ağıt düzmek, ağıt yakmak, ağız aramak, ağız yapmak, ağız, yaymak, ağıza düşmek, fark edilmek, ramak kaldı.
Farsça Sıfat ve İsim Tamlamasından Deyim
Farsça sıfat ve isim tamlaması yoluyla yapılmış söz birlikleri de dilimizde deyim anlamlı olarak kullanılabilmektedir. Cümle içinde yine bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken bu grup deyim için şu örnekleri verebiliriz: afeti can, akl-ı evvel, hüsn-i kuruntu; ehven-i şer, hakk-ı sükut, sürçü lisan.
İki Durumlu Öbekten Deyim
Birinci ismin ayrılma, ikinci ismin yönelme durumu eki alarak birleşmesi yoluyla oluşturulmuş deyimlerdir. Cümle çözümlemesinde bir bütün olarak ele alınacak söz birliklerindendir. Bunlara şu örnekler verilebilir: açıktan açığa, alttan alta, ağızdan ağıza, baştan başa, bir uçtan bir uca, boydan boya, bugünden yarına, derinden derine, geriden geriye, gizliden gizliye, günden güne, içten içe, inceden inceye, iyiden iyiye, kulaktan kulağa, tepeden tırnağa, uzaktan uzağa.
İsim-fiil Öbeğinden Deyim
Türkçede asıl deyim yapısı olan kelime öbeğidir. Deyimler genellikle bir cümlenin yapı olarak kısaltılmış hâli olduğu için bu kısaltma dile daha çok isim-fiil öbeği yapısı ile yansımaktadır. 'Aba altından sopa gösteriyor.' cümlesel deyimin genellikle sözlüksel karşılığı 'aba altından sopa göstermek' şeklindedir. Bu tür yapıda isim-fiil eki almış olan fiil kip ekiyle çekimlenerek fiil görevinde kullanılır ve cümlenin yüklemini oluşturursa ayrı ayrı unsurlara bölünerek çözümlenir: 'Abdestsiz (ZT) yere (DT) basmıyor{Y).' örneğinde olduğu gibi.
Bu kelime öbeğinden yapılmış deyimler, cümlede isim görevinde kullanılır ve isimden oluşturulabilen unsurlar yerine kullanılırsa, cümle
[188. S.]
çözümlemesinde bir bütün olarak ele alınmalıdır. 'Abdestsiz ; basmak (Ö), hiç yapmadığı bir durumdu (Y),' örneğinde olduğu gj
Deyim sözlüklerinde neredeyse listelenen deyimlerin a. oluşturan bu tür deyim için şu örnekleri verebiliriz: abdest al aceleye gelmek, Acem kılıcı gibi iki taraflı kesmek, açlık bastın~jıL çenesi düşmek, adı kötüye çıkmak, adı kulağına değmek, afyam başına vurmak, ağlama duvarına dönmek, ağıra satmak, ağırtm basmak, ağırlık bulmak, ağırlık olmak, ağırlık vermek, ağır!iğ**ıS altın değmek, ağırlığını duymak, ağırlığını hissetmek, ağır:;i.m koymak, ağırına gitmek, ağırına gitmek, ağız öpmek, ağız oynatmak ağız tadını kaçırmak, ağız tamburası çalmak, ağız yoklamak, Û.ŞQ, yormak, ağıza almak, ağıza kayık yanaştırmak, baştan sa'^mm çekirdekten yetişme, el etmek, elden düşme, Hazrel-i Nuh'dan kmrm kaş yapayım derken göz çıkarmak, karnı tok olmak, karışanı göruşem olmamak, kendini ağır satmak, kulaktan dolma, kısmetini ayağnâ tepmek, mal etmek, masal okumak, merhabayı kesmek, me\sûm okumak, meydan vermemek, sonradan görme, tepeden inme. u-.ftm düşmek, vız gelme, yerden bitme, yerden yapma, yüz geri etmek. <■ yüze kuyruğuna gelmek, yüzü olmamak, zindan olmak.
İsnat Öbeğinden Deyim
Bir ismin iyelik eki yardımıyla diğer bir yalın isimle birleşme» sonucu oluşan söz birliklerinin deyimsel bir anlam kazanması yeli oluşturulmuş deyimler de bulunmaktadır. Bunlar da cümle içinde bütün olarak ele alınmalıdır: aklı sıra, alnı açık yüzü ak, ardı sıra. İ üstü, arkası pek, arkası sıra, arkası yufka, ayağı uğurlu, ağzı c başı yumuşak, baldırı çıplak, bıyığı yelli, dili uzun, eli açık, eli boî. çabuk, eli dar, eli hafif, eli kulağında, eli maşalı, eli pek, eli sope. sıkı, eli uz, eli uzun, eli yatkın, gözü açık, gözü kapalı, gözü t gözü pek, içi dar, kanı bozuk, sütü bozuk, yüreği katı, yüreği seL: yüreği yufka, yüzü ak, yüzü kara.
Kalma Öbeğinden Deyim
Kalma eki yardımı ile birleşmiş iki kelimenin deyimsel ifade etmesi sonucu ortaya çıkan söz birlikleri de çözümlemesinde bütün olarak ele alınacak yapılardır. Bunlan örneklendirebiliriz: arada bir, ayda yılda bir, binde bir, çc
[188. S.]
çözümlemesinde bir bütün olarak ele alınmalıdır. 'Abdestsiz yere basmak (Ö), hiç yapmadığı bir durumdu (Y).' örneğinde olduğu gibi. Deyim sözlüklerinde neredeyse listelenen deyimlerin arısını oluşturan bu tür deyim için şu örnekleri verebiliriz: abdest almak, aceleye gelmek, Acem kılıcı gibi iki taraflı kesmek, açlık bastırmak, çenesi düşmek, adı kötüye çıkmak, adı kulağına değmek, afyonu başına vurmak, ağlama duvarına dönmek, ağıra satmak, ağırlık basmak, ağırlık bulmak, ağırlık olmak, ağırlık vermek, ağırlığınca altın değmek, ağırlığını duymak, ağırlığını hissetmek, ağırlığını koymak, ağırına gitmek, ağırına gitmek, ağız öpmek, ağız oynatmak, ağız tadını kaçırmak, ağız tamburası çalmak, ağız yoklamak, ağız yormak, ağıza almak, ağıza kayık yanaştırmak, baştan savma, çekirdekten yetişme, el etmek, elden düşme, Hazrel-i Nuh'dan kalma, kaş yapayım derken göz çıkarmak, karnı tok olmak, karışanı görüşeni olmamak, kendini ağır satmak, kulaktan dolma, kısmetini ayağıyla tepmek, mal etmek, masal okumak, merhabayı kesmek, meydan okumak, meydan vermemek, sonradan görme, tepeden inme, uygun düşmek, vız gelme, yerden bitme, yerden yapma, yüz geri etmek, yüze yüze kuyruğuna gelmek, yüzü olmamak, zindan olmak.
İsnat Öbeğinden Deyim
Bir ismin iyelik eki yardımıyla diğer bir yalın isimle birleşmesi sonucu oluşan söz birliklerinin deyimsel bir anlam kazanması yoluyla oluşturulmuş deyimler de bulunmaktadır. Bunlar da cümle içinde bir bütün olarak ele alınmalıdır: aklı sıra, alnı açık yüzü ak, ardı sıra, arka üstü, arkası pek, arkası sıra, arkası yufka, ayağı uğurlu, ağzı kara, başı yumuşak, baldırı çıplak, bıyığı yelli, dili uzun, eli açık, eli bol, eli çabuk, eli dar, eli hafif, eli kulağında, eli maşalı, eli pek, eli sopalı, eli sıkı, eli uz, eli uzun, eli yatkın, gözü açık, gözü kapalı, gözü kara, gözü pek, içi dar, kanı bozuk, sütü bozuk, yüreği katı, yüreği selânik, yüreği yufka, yüzü ak, yüzü kara.
Kalma Öbeğinden Deyim
Kalma eki yardımı ile birleşmiş iki kelimenin deyimsel anlam ifade etmesi sonucu ortaya çıkan söz birlikleri de cümle çözümlemesinde bütün olarak ele alınacak yapılardır. Bunları şöyle örneklendirebiliriz: arada bir, ayda yılda bir, binde bir, çantada
[189. S.]
keklik, devede kulak, elde bir, ikide bir, kırk yılda bir, ömürde bir, solda sıfır, torbada keklik.
Pekiştirme Edatı Öbeğinden Deyim
Pekiştirme işlevli kullanılan edatlar ile anlamsal derinlik kazandırılan sözbirimler de sözlüklerde deyim olarak ele ahhmıştır. Bu tür deyimler de cümle içinde bir bütün olarak ele alınmalıdır. Şu örnekler verilebilir: şöyle ki, şu kadar ki, iyi ki, iyisi mi, kaldı ki, ne ki, ola ki, yeter ki.
Sıfat-fiil Öbeğinden Deyim
Genellikle sıfatı sıfat-fiil öbeğinden oluşan sıfat tamlamalarında isim unsurunun eksiltilmesi yoluyla deyimleşmiş öbeklerdir. Bu tür öbeklerde iki tür çözümleme gerekir. Sıfat fiil eki, kullanımda bir kip ekiyle değiştirilirse -değişik bir ifadeyle temel cümle içinde yan cümle olan isim-fiil öbeğinden deyim başlı başına temel cümle olarak kullanılırsa- isim-fiil öbeğinde olduğu birleşenleri ayrı birer cümle unsuru olarak gösterilebilir.
Yan cümle olarak -yani, sıfat-fiil eki almış haliyle- kullanılırsa cümle çözümlemesinde bir bütün olarak almak gerekir.
Bu öbekten oluşmuş deyimlere şu örnekler verilebilir: abası yanık, ahmak ıslatan, aklının çivisi eksik, ağza alınmayacak, ağza alınmaz, ağzı açık, ağzı bozuk, ağıza alınmayacak, balta değmemiş, bağrı yanık, benim diyen, bir tahtası eksik, boynu bükük, boğazına düşkün, çanak yalayıcı, cebi delik, çenesi çürük, çifte kavrulmuş, dişe dokunur, dokuz köyden kovulmuş, el değmemiş, elde bulunan, ele alınmaz, dolgun, feleğin çemberinden geçmiş, fındık kabuğunu doldurmaz, geride kalanlar, göz alıcı, gözleri çekik, göğe merdiven dayamış, halka dönük, hazır yiyici, helal süt emmiş, ileri gelenler, ipe sapa gelmez, karnı karnına geçmiş, kendi gelen, keyfi bozuk, kökten sürme, kuş uçmaz kervan geçmez, kulağı delik, kıçı kırık, mürekkep yalamış, niyeti bozuk, öksüz sevindiren, önüne gelen, paçası düşük, perdesi yırtık, saçı bitmedik, sakal oynatmaz, sapı silik, söz götürmez, su götürmez, su katılmadık, su katılmamış, su yüzü görmemiş, süngüsü düşük, suyuna gitmez, tahtası eksik, tezkiyesi bozuk, tüyü bozuk, yakası açılmadık, yüz kızartıcı, yüzü asık, yüzü kasap süngeriyle silinmiş, yılana ağı veren, yıldızı düşkün, yıldızı düşük, zemzemle yıkanmış.
[190. S.]
Sıfat Yapım Ekli Öbekten Deyim
-II isimden isim (sıfat) yapım eki yoluyla birleştirilmiş ve genelde sıfat olarak kullanılan ancak anlam alanı olarak deyimleşmiş yapılardır. Bunlar da cümle çözümlemesinde bir bütün olarak ele alınmalıdır. Şu örnekler verilebilir: aç gözlü, ağır başlı, ağır canlı, ağır dilli, ağır elli, ağır kanlı, gözü bağlı, iki geceli, iki yüzlü, it canlı, iyi kalpli, kafası dumanlı, kalın kafalı, karı ağızlı, kuş beyinli, lokma gözlü, maymun iştahlı, para gözlü, sivri akıllı, tavşan yürekli, yedi canlı, yumuşak yüzlü, yüreği yaralı, yıldızı dişli.
Sıfat Tamlamasından Deyim
Sıfat tamlaması şeklinde yapılmış ve deyimsel anlam içeren yapılardır. Bunlar da. cümle içinde bir bütün olarak değerlendirilecek yapılardır. Bu yapıdaki deyimler için şu örnekler verilebir: abus çehre, acil durum, acı çığlık, açık baş, açık kalpli, açık kapı, acıklı bir sessizlik, açılmadık kutu, adem baba, adi toplantı, afaki sözler, affedilmez kabahat, alaca karanlık, alçak gönüllülük, altın bilezik, ana baba bir, arkada kalanlar, art düşünce, aslan yürekli, asık surat, avuç içi kadar yer, ayaklı canavar, ayaklı kütüphane, ağdalı dil, ağlamış çehreli, ağrısız baş, ağza koyacak bir şey, ağır adam, ağız dolusu küfür, beyaz kitap, beylik söz, biçilmiş kaftan, bin kat, bir ara, bir araba laf bir aralık, bir avuç, bir bakıma, boş yere, bokyedi başı, bol keseden, bozuk düzen, cadı kazanı, can alacak nokta, çetin ceviz, çifte kumrular, cin fikirli, çiğ iplik, çiğ renk, çöpsüz üzüm, cümbür cemaat, çıkar yol, dar kafalı, deli fişek, deli Raziye, deliksiz uyku, demir leblebi, deniz kurdu, dik başlı, düttürü Leyla, eşref saat, fena halde, geniş gönüllü, geniş mezhepli, geniş yürekli, geri hizmet, geri kafalı, kara kaplı kitap, katı yürekli, kaz kafalı, kel kahya, kendisi muhtac-ı himmet bir dede, kestirme cevap, kirli çıkın, koç yiğit, kör kadı, küçük aptes, kuş beyinli, kuru iftira, kuyruklu yalan, kısır döngü, kızıl divane, mezhebi geniş, muşmula suratlı, mum direk, mümkün mertebe, nane molla, neden sonra, öbür dünya, okkalı kahve, ölü mevsim, ölümlü dünya, örümcek kafalı, pek gözlü, pes perdeden, püsküllü bela, salt çoğunluk, sarı çizmeli Mehmet Ağa, sağmal inek, sinekkaydı tıraş, soğuk duş,sıcak kanlı, taş yürekli, tahtalı köy, tatlı bela, tez canlı, tez elden, tok sözlü, toparlak hesap, toparlak sayı, üç otuzluk, üst perdeden, uzaktan merhaba, uzun boylu, uzun hikaye, vurucu güç, yalancı pehlivan, yaldızlı hap, yan kabağı, yan ödeme,
[191. S.]
yandan çarklı, yarım adam, yağlı kapı, yedi mahalle, yok yere, yufka yürekli, yumuşak iniş, yuvarlak hesap, zor hela, zurnanın zırt dediği yer.
Şart Öbeğinden Deyim
Şart eki vasıtası ile birleşmiş kelimelerin oluşturduğu deyimlerdir. -sA ekini kaldırıp yerine herhangi bir kip eki getirdiğimizde deyimsel anlamını yitirdiği için her durumda bu ekle kullanılabilecek olan bu tür deyimler cümle çözümlemesinde bir bütün olarak ele alınmalıdır:
Allah ne verdiyse, ağzı ile kuş tutsa, ağzıyla kuş tutsa, canı isterse, dili olsa da söylese, dünya bir araya gelse, ecelden aman olursa, felek yâr olursa, götü varsa, haddi varsa, iki eli kanda olsa, taş çatlasa.
Tekrar Öbeğinden Deyim
Deyimleşmeye müsait bir kelime öbeği yapısıdır. Bu öbekten oluşan deyimler de cümle çözümlemesinde bir bütün olarak düşünülmesi gerekir. Bu kalıptaki deyimlere şu örnekleri verebiliriz: abacı kebeci, abidik gubidik, abuk sabuk, abur cubur, aç açık, aç acına, aç biilaç, aç susuz, alt alta üst üste, alımlı çalımlı, aman zaman, apar topar, arka arkaya, az buçuk, az çok, ağlamaz gülmez, ağır aksak, boşu boşuna, bölük pörçük, borç harç, börtü böcek, boy bos, böyle böyle, bugün yarın, çeyiz çemen, cici bici, çift çubuk, çoluk çocuk, doğru dürüst, dudak dudağa, düşe kalka, dünya alem, eciş bücüş, Edi ile Büdü Şakire Dudu, şu bu, gece gündüz, geceli gündüzlü, gerile gerile, gerisin geri, girdisi çıktısı, giyim kuşam, kelli felli, neler de neler, o gün bu gün, odsuz ocaksız, öteki beriki, paşa paşa, salkım saçak, sayılı sarımsak dikili soğan, senet sepet, seni gidi seni, sere serpe, sersem sepet, soluk soluğa, soylu soplu, süklüm püklüm, tümen tümen, tıngır mıngır, üç aşağı beş yukarı, ufak tefek, üst baş, üst üste, uyur uyanık, yarı buçuk, yarı yarıya, yarım yamalak, yarın öbür gün, yayan yapıldak, yerli yersiz, yol yordam, yolsuz yöntemsiz, yorgun argın, yükte hafif pahada ağır, yıllar yılı, yırtık pırtık, zaman zaman, zar zor, zehir zemberek, zoru zoruna.
Ünlem Edatı Öbeğinden Deyim
Ünlemlerin isimlerle birleşmesi yoluyla oluşturulan bu kelime öbeğinde de deyimleşme söz konusu olabilmektedir. Cümle
[192. S.]
çözümlemesinde bu öbekle oluşturulmuş deyimler bir bütün olarak alınmalıdır. Bu yapıdaki deyimlere şu örnekler verilebilir: a canım, abe canikom, abe kızanım, baksan a!, baksanız a!, evet efendimci, evvel Allah, ha babam, ha babam ha, ha bire, Hacı Ağa, hah şöyle, nah kafa, vay anasını, vay canına, yuf ervahına.
Yönelme Öbeğinden Deyim
Yönelme durumu eki yoluyla birleşmiş iki ismin deyimsel anlam kazanması yoluyla oluşmuş deyimler de cümle çözümlemesinde bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken yapılardandır. Şu örnekler verilebilir: akla yakın, akla zarar, ayağına çabuk, başına buyruk, cana yakın, dile kolay, ekmeğine yavuz / yiğit, eline ağır, eline çabuk, tabana kuvvet.
Zarf-fiil Öbeğinden Deyim
Bu öbek de yargılı kelime öbeklerinden olup anlamca deyimleşmeye müsait olan dilsel bir 7apıdır. Cümle çözümlemesinde genellikle temel cümlenin zarf tümlecini oluşturmak için kullanılan yan cümle konumundadır. İsim-fiil ve sıfat-fiil öbeklerinde olduğu bu yapıda deyimleşmiş sözceleri kip ekleriyle bağımsız bir temel cümleye dönüştürmek mümkün görünmediği için isimlerden kurulu belirtme öbeği gibi bir bütün olarak çözümlenmesi gerekmektedir.
Bu yapıdaki deyimlere şu örnekler verilebilir: adet yerini bulsun diye, adı batasıca, balık kavağa çıkınca, ben hancı sen yolculdukça, durup dururken, şaka maka derken, giydiği yakışırken, eller bakışırken, göz göre göre, göz kırpmadan, gözünün çapağını silmeden, ha deyince, kafasına vura vura, kargalar bok yemeden, kurbağa ağaca çıkınca, kıçına bakarak, laf olsun diye, mürekkebi kurumadan, ne demeye, ne diye, saçına başına bakmadan, yaradana sığınıp, yol yakınken.
Cümle(ler)den Deyim
Genellikle kelime ve kelime öbeklerinden oluşan deyimler, cümlesel anlamların kısaltılması gibi görünmesine rağmen cümle veya cümleler şeklinde oluşan deyimler de daha dilsel gösterge şeklinde farklı bir anlamı aktarmak için kullanılmaktadır. Bu nedenle cümleler
[193. S.]
karşılıklı konuşma biçimlerinden eksiltili cümle kurgusuna kadar değişen bir yapı sergilemektedir.
Bu şekildeki deyimler söz içinde zaten bir yargı ve düşüncenin aktarımı için bağımsız bir dilsel cümle yapısıyla kullanıldıkları için düz anlamlı bir cümle nasıl çözümleniyorsa aynı metodla çözümlenmelidir.
Cümle yapısı şeklindeki deyimleri kendi içinde şu alt gruplara ayırarak tasnif edebiliriz: Eksiltili cümle yapısında: Ağız iri, göz şaşı ... //Ana bir ... //Bir nalına bir mıhına ... //Bir ağızdan ... //Bir deri bir kemik ... // Çatlasa da patlasa da ... // ... dünden hazır/razı. // Kambur kambur üstüne ... //Nuh Nebi'den kalma. vb.
Tam yapılı cümle şeklinde: Aba altında sultan yatar. // Acemi nalbant gibi kah nalına vurur kah mıhına vurur. // Bastığı yerde ot bitmez. // Elifi görse mertek sanır. // Erzurum'un soğuğu gelin beni Gerede'de bulun demiş. // İmaret yapılmadan dilenciler dizildi. // Mescit yapılmadan körler dizildi, vb.
Karşılıklı konuşma biçiminde: A kız ağan ne çirkin, Babam evinde o da yoktu. //Adın ne? Mülayim Ağa. Sert olsan ne halt edersin. // Baba bir hırsız tuttum. Getir. Gelmiyor. Bırak. O beni bırakmıyor. // Senin gönlün, Döndü ile Döne'de; benim gönlüm, inek ile danada. vb.
Birden fazla kafiyeli cümleler şeklinde: Ab ii dâne serpilir; insanı kısmet gezdirir. // Aba da bir diba da/kebe de giyene; güzel de bir çirkinde bir sevene. // Benden ırak/uzak olsun da Mısır'a sultan olsun. // Bizim tavuk bir yumurta yumurtlar, yedi mahalle duyar; elin kısrağı küheylan doğurur, hiç kimsenin sesi çıkmaz. // Kendi gözündeki merteği görmez; elin gözündeki çöpü görür. // Yüzü verdik deliye; çemrendi sıçtı halıya, vb.
Devrik cümle yapısında: Abayı yaktı Fatma'nın bezine // Can benim canım, çıksın elin canı. // Açtırma çuvalın ağzını. // Çıktı dokuza, inmez sekize, vb.
[194. S.]
Sonuç
Deyimler, arka plânda pek çok cümleyle ifade edilebilecek düşünceyi yansıttığı müddetçe karşımıza bir kelime, bir kelime öbeği, bir cümle veya cümlelerden oluşan değişik yapılarla çıkabilir.
Bu yönleriyle adeta konuşucunun derin yapıda oluşmuş anlamlarının şifresel dışavurumu niteliğini taşırlar.
Genellikle bağımsız anlambirimlerin çeşitli dilsel yapılar yoluyla birleştirilerek kalıplaşması yoluyla oluşan deyimler ayrı ayrı unsurlar hhalinde çözümlenebilir. Bunun tersi olan ve yargı bildirmeyen öbeklerle oluşturulmuş deyimler bir bütün hâlinde değerlendirilmelidir.
Deyimlerin anlamsal alanının çizilmesi hayli güç olduğu için sözlüklere girmiş olan örneklerin deyim olup olmadığı tartışmalı kalmaktadır. Bu konu Türk dilinin en büyük sorunlarından biri olarak duruyor görünmektedir.
KAYNAKÇA
AKSAN, Doğan, Her Yönüyle Dil Anaçizgileriyle Dilbilim, TDK Yayınları, Ankara, 1995.
ELÇİN, Şükrü, Halk Edebiyatına Giriş, Kültür Bakanlığı Yayınları, Emel Matbaacılık, Ankara 1981.
HATÎBOĞLU, Vecihe, Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, 4. Baskı, DTCF Yayınları, Ankara 1982.
KOÇ, Nurettin, Açıklamalı Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, İnkılâp Kitabevi, İstanbul 1992.
ÖZKAN, Mustafa, "Yapılış, Yazılış ve Kullanılışları Bakımından Birleşik Kelimeler", ilmî Araştırmalar, S.:2, İstanbul 1996.
PAR, Arif Hikmet, Türkçe Deyimler Sözlüğü, Serhat Dağıtım Yayınevi, İstanbul 1981.
TOPALOĞLU, Ahmet, Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1989.
UZUN, Leyla Subaşı, "Deyimleşme ve Türkçede Deyimleşme Dereceleri", Dilbilim Araştırmaları, Hitit Yayınevi, 1991.
ALINTI YAP (APA): DELİCE, H. İ. (2003).Deyimlerin Dilbilgisel Yapıları ve Yapı Çözümlenişleri. Sivas: Türk Dili ve Edebiyatı Makaleleri, 2002, Sayı: 2.